27 Kasım 2010 Cumartesi

Krakow izlenimleri: Dragon, Papa ve Domuz eti

Efsaneye göre yüzyıllar önce şehirde bir dragon halkı canından bezdirmiş, özellikle genç ve bakire kızları kendine kurban olarak seçen dragonu öldürmek adına şehrin delikanlıları büyük mücadele vermelerine rağmen başarılı olamamışlar ancak bir gün Krak isimli bir yiğit çıkıp dragonu öldürmeyi başarmış. Şehri böyle büyük bir beladan kurtardığı için de şehre kendisinin ismini vermişler.

Hikaye her ne kadar kulağa pek inandırıcı gelmese de, dragon hala şehrin simgesi. Royal Wawel Castle önünde kocaman bir dragon heykeli var, heykel demek doğru olmaz aslında çünkü belirli zaman aralıklarında bir düzenek yardımıyla ağzından ateş çıkarıyor. Hediyelik eşya satan birçok dükkanda da dragon temalı ürünlere rastlamak mümkün. Krakowdan ayrılmadan önce aldığım birçok hediyelik eşyamı süsler söz konusu dragon. Yesinler! Sempatik şey seni.

Avrupa’nın önde gelen turistik şehirlerinden biri olmasına rağmen ucuz ve yaşanabilir bir şehir krakow. Market square’in göbeğindeki kafelerde oturup ortalama 4-5 lira karşılığında kahve içebilir, en şık restauranlarda ortalama 10 liraya karnızızı doyurabilirsiniz. Tabi ki ara sokaklarda çok daha ucuz mekanlar bulmak mümkün. Beni şaşırtan nokta ise bu kadar turistik bir şehirde mekan sahiplerinin turistlerin çokluğunu göz önünde bulundurarak fiyatları uçuk seviyelere çekmemeleri. Esnafın da turist kazıklama gibi bir huyu yok. Her ne kadar pazarlığa olumlu yaklaşmasalar da ikna kabiliyetinize kalmış.

Madem ekonomiden giriş yaptık devam edelim, ulaşım da krakow’da gayet ucuz. Türkiyedeki gibi kentkart, akbil, ego tarzı bir sistem yok; hala bilet sistemi var. Mesela tek kullanımlık bilet alabileceğiniz gibi 24 saatlik, 3 günlük, 1 aylık, 3 aylık biletler de mevcut. 1 aylık öğrenci biletini 44 ziloti karşılığında alabilirsiniz. Ayrıca çoğu otobüs durağında (hatta otobüslerin içinde) bilet alma otomatları mevcut. Onun dışında kiosk olarak tabir edilen bayilerden de bilet temin edilebilir. Şehir içinde ulaşım tramvaylarla ve otobüslerle sağlanıyor. Her durakta bir adet şehir haritası, otobüsün/tramvayın saat kaçta geleceği, hangi duraklardan geçtiği/geçeceği gibi çok faydalı bilgiler var. Bu şehirde kaybolmak bir hayli zor. Toplu taşıma araçlarına ise ön kapıdan binip şöföre bilet gösterme prosedürü yok. Araca bindiğiniz zaman biletinizi bir alete okutmak zorundasınız. Okutmadığınız takdirde bilet kontrolcüsüne denk gelirseniz 100 ziloti civarında bir ceza ödemek zorunda kalırınız.

Gece hayatı açısından son derece hareketli bir şehir krakow. ‘’Kitsch’’ şehrin en gözde mekanı, giriş ücretsiz olduğundan özellikle Cumartesi akşamları muazzam ve çok gereksiz bir kalabalık oluyor. Grodzka caddesinin hemen sonunda, market square’in başlangıcında bulunana U Luisa isimli mekan kişisel favorimdir. Carpe Diem II, prozak, diwa alternatif olabilir. Mekanlarda ortalama bira 7-8, vodka meyve suyu 12-14 ziloti civarında. Market squarede o kadar çok disco, bar, pub var ki Cuma-Cumartesi geceleri sabaha karşı 3-4 sularındaki sokaklardaki insan kalabalığını görünce insan saatin 21.00 olduğunu düşünebiliyor.

Çok sayıda şaşalı kilise, müze ve sergilere rastlamak mümkün bu şehirde. Old town olarak adlandırılan ve eski binaların yer aldığı bölgede yürürken kendinizi bir masalın içinde düşünebilirsiniz.

2010 yılının polonya’da chopin yılı olmasından dolayı pek çok klasik müzik konserine düzenleniyor.

Kazimierz ise eski yahudi mahallesi. Bugunlerde bu bölgenin en önemli özelliği, şehrin en güzel ‘’zapiekanka’’ ını yeme imkanınızın olması. Zapiekanka geleneksel polonya yiyeceği, uzunca bir ekmeğin üzerine temel ürünleri olan mantar ve kaşarın yanı sıra çok sayıda sebzeden tavuk ve domuz etine, damak tadına göre pek çok ürün eklenebilen leziz yemek.

Yemekten konu açılmışken domuz eti tam bir problem. Sürpriz yumurtadan çıkar gibi her yemeğin içinden çıkması hiç hoş değil. Bu yüzden domuz eti yemekten kaçınanların çok dikkatli olması gerekiyor. KFC’de bile tavukburgerin içinden bacon çıkması sanırım olayın ciddiyetini açıklamaya yeter. Pizzanın içindeki salam bile domuz ürünü. Her canlı bir gün domuz etini tadacaktır! gibi gayri resmi bir motto var bu ülke mutfağına dair. Kebab çok popüler olmasına rağmen ülkemizdeki lezzetinde değil; içinde bol miktarda sos, sebze vs var. Krakow’da sadece 1 adet burger king olmasına karşın KFC, mc donalds gibi fastfood restauranlarına rastlamak mümkün.

Visla nehri şehrin tam ortasından geçiyor. Nehir üzerinde 30 dakikalık bir tekne turunun bedeli ise 30 ziloti. Biz 4 kişi bindiğimizden kişi başı sadece 7.5 ziloti ödedik.

Papa jean paul II nin polonyalı olmasından mütevellit rahmetlinin her yerde heykelleri, resimleri var. Bir süre sonra bıkkınlık geliyor sürekli papa görmekten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder