17 Temmuz 2010 Cumartesi

EILC Krakow!

EYDK olarak da bilinen Erasmus Yoğunlaştırılmış Dil Kursları öğrenim göreceğiniz üniversitenin akademik yılı başlamadan yaklaşık bir ay önce düzenlenen ve söz konusu ülkeye giden öğrencilere yerel dili ''kendini kurtaracak'' (!) seviyede 1 ay süresince öğretmeyi, ülkenin kültürüne ve tarihine dair bilgi vermeyi amaçlar. Ayrıca çeşitli aktiviteler, şehir turları vs ile de öğrencilerin gönlü hoş tutulur. Bu kurslar her üniversitede düzenlenmemekte olup, sadece bazı seçilen bazı üniversitelerde açılır. Gideceğiniz üniversitede dil kursunun açılmaması dil kurslarına katılmaya engel teşkil etmez. EILC erasmus sürecine ve Ulusal Ajans tarafından hibeye dahil olduğundan kurs boyunca sadece kalacağınız yurda para ödersiniz.(bu arada Ulusal Ajans dediğimiz oluşum erasmus hibe miktarlarını hesaplayan, üniversitelere gönderen kurumdur.)

2010-2011 yılında Polonya’da Lehçe kursu verecek üniversitelerin bulunduğu şehirler arasında Krakow, Varşova, Poznan, Lodz, Katowice, Lublin, Gdansk, Olzstyn ve Nowy Sacz( kulağa Latin Amerika ülkelerinde bir şehir gibi geliyor) vardı. EILC başvuruları erasmus başvurularından bağımsız olarak yapılıyor. İnternet üzerinden yapılan mini kayıdın yanı sıra, başvuru formunda dil kursu düzenleyen üniversitelerden tercih sırasına göre 2 tane seçmeniz isteniyor. Bir de ''accept any university'' gibi bir seçenek var. Hani olur da istediğiniz iki üniversite de çıkmazsa boş kontenjanı kalan, az popüler üniversitelere yamanmanız adına. Ha derseniz ki benim için hava hoş, yeter ki dil öğrenelim, söz konusu seçeneği işaretlemekte fayda var. Bir dil bir insan, 2 dil insansa n sonsuza giderken 3 dil kaç insandır?

Sıra geldi en can alıcı soruya...Peki değerlendirme kime göre neye göre yapılıyor? Malum, çoğu erasmus öğrencisi dil kurslarına katılmak istiyor ancak sınırlı sayıda kontenjan yüzünden büyük bir kısmı erasmus hayatlarına yerel dili öğrenemeden başlamak zorunda kalıyor. Başvuru formuna fotoğraf yapıştırınca, gerçi yapıştırmak da neymiş 21. Yüzyılda allasen? Tarayıcı ile bir adet vesikalık fotoğrafımızı( dijital fotoğraf makinamızı havaya kaldırmak suretiyle 70 derece açıyla tutup çekilen ergen fotoğrafları kabul edilmiyor bilginiz olsun) tarattıktan sonra bilgisayar üzerinden dolduruğumuz başvuru formuna yerleştiriyoruz. Hah, işte işin içine fotoğraf girince dedim bunlar kara kaş/göz kriterine göre seçim yapacak, değilmiş meğersem. '' Niçin Lehçe öğrenmek istiyorsunuz'' diye bir soru var. İşte bu çok önemli; sorulan soruya vereceğiniz cevap ne kadar tatmin edici olursa EILC bünyesinde yer bulma ihtimaliniz o kadar artıyor. Dürüst olmayın sakın. Doğru söyleyenin dokuz köyden kovulduğu iddiası hala geçerliliğini korurken '' ortam yapmaya geliyorum. Değişik bir şehir göreyim, yeni arkadaşlar edineyim.'' gibi masumane bir cevap kabul görmeyecektir.''Uzunca bir süre ülkenizde misafir öğrenci olarak öğrenim göreceğim bu yüzden az da olsa dilinizi öğrenmek istiyorum. Özellikle günlük hayatta ingilizce bilmeyen insanlarla iletişim kurmak bu sayede daha kolaylaşır, hayat bayram olur'' gibi klişe bir cevabı kelime oyunlarınla dallandırıp budaklandırmanız sizin yararınıza.

Tercih edebilceğim şehirler arasında Krakow’u görünce hiç tereddüt etmeden gözü kapalı işaretledim. Sonra baktım Krakow yerine Katowice yazmışım, düzelttim tabi hemen. Heyecanlanmaya gerek yok; gözü kapalı tercih yapmayın. İkinci terhicim konusunda Varşova ile Poznan arasında gitsem de Varşova’yı illa ki görürdüm, başkent sonuçta, bu yüzden yine gezilesi bir öğrenci şehri olan Poznan’ı tercih ettim. Yaklaşık 1 ay sonra gelen maille 1364 yılında kurulan, Polonya’nın en eski, Avrupa’nın en eski 2. üniversitesi olan Jagiellonian Üniversitesi’ne gitmeye hak kazandığımı öğrendim. Bu da yurtdışı maceramın beklediğimden 1 ay erken başlaması demekti.

EILC konusunda daha detaylı bilgi için,

http://erasmus.org.pl/index.php/ida/8/
http://www.ua.gov.tr/index.cfm?action=de...N=31093041

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Erasmus dil sınavı ve mülakatı

Ege üniversitesi’nde ziraat fakültesi dersliklerinde yapılan erasmus dil sınavı 10 puanlık listening, 30 puanlık gramer, 40 puanlık reading ve 20 puanlık writing bölümlerinden oluşuyor. Her ne kadar sınavdan yaklaşık 2 hafta öncesine kadar hep gramer kitaplarına bir göz atmayı istediysem de pek başarılı olduğum söylenemez; halbuse sınava çalışmak için önümde koca bir yarı yıl tatili vardı. İngilizce altyapıma olan güvenim beni yapacağım çalışmalardan alıkoydu. Hazırlık sınıfını da yata yata geçtiğimden bu sınava da çalışmadan yüksek bir not almanın hesaplarını yapıyordum. Bu kadar özgüven başa bela olabilirdi ancak söz konusu ingilizce olduğundan şans yanımdaydı. Sınavdan girmeden 90 puan ve üstü almayı planlıyordum. Bu yüzden sorularla yüzleşince bir hayli gerildim zira önceden kendime gayet yüksek bir baraj belirlemiştim ve en ufak bir dikkatsizlik sonucu yalnışlar arka arkaya gelebilirdi. Her zamanki gibi gramer sorularıyla başladım tek seferde 30 sorudan hemen hepsini tanesini işaretledikten sonra emin olamadığım birkaç sorunun yanına daha sonra dönmek üzere soru işareti koydum. Beklediğim gibi gramer kısmında zorlanmamıştım. Soruların çoğunluğunu zamanlar oluşturuyor. Eğer simple past, past perfect, present perfect continuous gibi zamanlarla problemeniz varsa sınava girmeden önce konulara göz geçirmekte fayda var. Ayrıca internet üzerinden bulabileceğiniz online testleri de çözmeniz sınav öncesi eksiklerinizi görmenizi sağlayacaktır. Reading kısmı beklediğimden daha zorlayıcıydı. Verilen uzun metinler, başı sonu belli olmayan cümleler zor anlar yaşattı sınavda. Reading kısmında başarılı olmanın yolu verilen metnin tamamını okumaktan geçiyor. Vay efendim ben sadece soruda istenen kısmı bulurum demeyin zira bu sizin için hem zaman kaybı yaratacak, hem de metnin genelini anlamadığınız için yanlış cevaplar vermenize yol açacaktır. Soruların birçoğunu emin olmamakla beraber işaretledikten sonra writing kısmında erasmusun son yıllarda gençler arasında niçin bu kadar popüler olduğu sorusuna komposizyonda cevap vermem gerkiyordu. Daha önce başvuru formunda erasmusa niçin katılmak istediğime dair bir soruya cevap verdiğim için fazla zorlanmadım bu bölümde; 3 paragrafla komposizyonu tamamlayıp yazımı bitirdim. Önemli bir tavsiye, komposizyonunuza başlık atmayı unutmayın. ben unuttum mesela, arkadaş sordu ertesi gün de o zaman hatırladım. O da atmamış. Birkaç gün sonra sınadan 90 aldığımı öğrendiğimde erasmusa gitmem hemen hemen kesinleşmişti. Geriye sadece mülakat kalmıştı.
Genel değelendirme yapılırken ingilizce sınavı ve mülatın yüzde 25i, not ortalamasının ise yüzde 50si alınıyor, dil sınavında ise 60 puan sınırını geçemeyenler mülakata alınmıyor. Ne acı. Zaten 61 alsa gitme ihtimali yine yok denecek kadar az, en azından önümüzdeki sene mülakatlarda heyecan yapmaması adına bu sene o atmosferi yaşamasına izin vermeliydiniz 60 alamayan öğrenciye. Hüzünlendim. Ege üniversitesi’nin erasmus dil sınavı soruları internette bulunmuyor ancak aşağıdaki linkte birçok üniversitenin soru örneklerine ulaşabilirsiniz, göz atmakta fayda var. Haydi bakalım. http://www.erasmusum.com/showthread.php?tid=1269

Uluslararası ilişkiler bölümünden 80 öğrencinin katılacağı mülakat ise ingilizce sınavından 5 gün sonraydı. ingilizce sınavından 90 almanın verdiği rahatlıkla girdiğim mülakatta karşımda güler yüzlü bir ingilizce hocası ve fakülteden aşina olduğum diğer akademisyenler vardı. Güler yüzlü ingilizce hocası ''how are you'' gibi klişe bir soru cümlesi ile başladı mülakata, ben de klişeye klişeyle karşılık vermemek adına ''fine thanks, and you?'' demedim. Biraz gergin olduğumu(yalan), bu yüzden yapabileceğim gramer hatalarından dolayı özür dilereyerek başladım sözlerime. Daha sonra kendimi 3 kelime ile özetlememi istedi benden. Böyle bir soru beklemediğimden hemen aklıma gelen üç sıfat sıralayıverdim. Akabinde güler yüzlü ingilizce hocası okuduğum son kitaptan, sevdiğim filmlerden, müzisyenlerden bahsetmemi isteyince aldım sazı elime. Sözlerim bitirdikten sonra diğer hoca başvuru formunda yer alan niçin erasmusa katılmak istiyorsunuz sorusuna verdiğim ''ülkemi, kültürümü doğru bir biçimde tanıtmak istiyorum'' şeklinde verdiğim cevabı baz alarak bunu nasıl gerçekleştireceğimi sordu. Bu kısımda biraz takılsam da verdiğim cevap yeterli olacaktı ki erasmus bölüm kordinatörümü tamam yeterli diyerek mülakatı bitirdi. Odadan çıkmadan da ilk tercih olarak nereyi istediğimi sordu. Bu iyiye işaretti. Prag dedim hemen ancak sonradan öğrendim ki tercih yapan 80 kişiden 56sı prag yazmış.

Mülakatlar belki de başvuru sürecinin en can sıkıcı kısmı gibi gözüküyor zira birçok kişi ingilizceyi gramer olarak kavrasa da günlük hayatta pratik yapma şansları olmadığı için konuşamamaktan şikayetçiler ki bu son derece normal. Panik yapmadan yavaş yavaş da olsa derdinizi anlatabilmek hiç konuşamamaktan daha iyidir. Aksilik çıkabilecek bir diğer nokta ise mülaktta sorulacak sorular hakkında bilgi sahibi olmamanız. Örneğin, AB-Türkiye ilişkileri, Ermeni sorunu, Kıbrıs gibi güncel konularda gelebilecek soruların sizi zor durumda bırakması halinde bu konu hakkında bilginiz olmadığını ancak sorulacak başka bir soruya cevap vermeye çalışacağınız söylemeniz bir eksi puan değildir çünkü mülakat bilgi yarışması olmamakla birlikte önemli olan günlük ingilizceyi ne derece konuşabildiğiniz, kendinizi nasıl ifade edebildiğinizdir.

Mülakatlardan bir hafta sonra kadar sonuçlar açıklandığında 3. ve son tercihim olan Polonya'ya gidiyordum.