26 Haziran 2011 Pazar

Haziranda üşümek zor!

ya Feridun abi! En son yazımı mart başında yazmışım, neden böyle oldu? Sanıyorum blog yazarlığı bana göre değilmiş. Çok büyük hevesle yazmaya başlamama rağmen, yeterince yazamam biraz hayal kırıklığına uğrattı beni ama ne olmuş bloga yazamadıysak? Hayallerimiz satmadık ya! Gün gelir daha çok yazarım belki. Hoş olmaz mı?

Meteorolojik açıdan garip bir memleket burası. 3 mayısta lapa lapa kar yağdı amına koyayım, bir gün önce tişörtle dolaşırken gece yarısı dışarısını bembeyaz gördüm tüylerim diken diken oldu. Haziranda ayında bile 2-3 günlük çok sıcak hava dışında genelde hava 15 C dolaylarında. Geceleri ise ince bir ceket elzem. Ha bir de havalar güzelleştiğinde bu polakların tripleri görmen lazım. Malum bialystok'ta deniz yok ama orta halli bir su birinkitisi var bizim okulun yanlarında, millet iç çamaşırı ile yüzüyor, güneşleniyor. Hani nerede medeniyet? Türkiye'de olsa bu insanlar göbeğini kaşıyan adamlar olarak etiketlenirdi. İç çamaşırları ile göle girip güneşlenen polonyalı kızlar konusunu ise başka bir başlık altında irdelemeyi düşünüyorum; capsli. hadi yine iyisin.( blog iyi reyting yapar ha).

Güneş ışınlarının dik açıyla gelmesini özledim. İzmir'e dönünce 35 C lik bir hava sıcaklığıyla karşılacağım için çok şikayetçi değilim aslında. Yine de İzmir'in en sevdiğim ayı olan mayıs ayını kaçırmak üzdü biraz. temmuz ortasında git oraya kıçındaki boxer yapışsın nemden. Burada kendimi yaylaya çıkmış emekli gibi hissediyorum bazen. Dersler falan da bitti; yapacak bişey yok. Aşağıda yurdun bahçesine domates, biber ekmek istedim ama yönetimden izin vermediler. Camın önünde ''oh esiyor püfür püfür negzel'' diye yakaladım kendimi bir kere. tam 67 yaşında bağ kur emeklisi dede tripleri.

Canımı sıkan bir diğer nokta havanın 2 buçukta aydınlanmaya başlaması. 3 buçukta güneş tepede ve resmen güpgündüz (bu kelime de tdkya armağanım olsun). Normal insanlar gibi gece karanlıkta uyumayı özledim. uyku düzenim tamamen alt üst olmuş durumda vücudumun biyolojik saatinin değişmişmiş olmasından mütevellit. başını yastığa koyar koymaz uyuyan ben, 2 saat sonra uyanır oldum. hiç hoş değil. ne o öyle.

Ha bi de canımı sıkan ne var biliyor musun? koskoca Avurpa Birliği üyesi Polonya'da 40 milyon nüfuslu ülkede erik yok anasını satayım! Bialystok'ta mı bir terslik var nedir olay bilmiyorum ama godot'yu bekler gibi bekliyorum yeşil eriği, can eriği. ''benim de eriğim olsa, polonya'da niye yok'' diyorum devlet bahçeli gibi. Bilsem gelir miydim buralara erasmusa? yeşil erik tüm zamanların en havalı meyvesidir benim gözümde ve mor eriktense hiç hazzetmem. bu erik yokluğunu havalara bağlayacağım ama erik hariç herşey var lan! çilek, kiraz hadi anlarım da armut, üzüm, şeftali mevsimi değilken onlar bile var. kasım ayında ben karpuz-peynir ekmek keyfi yaptım, daha ne diyim? ama erik olaydı iyiydi.

ne dertlenmişim amına koyayım. sanki güzin ablaya yazıyorum.

özet: havalar çok bozdu. bayagı bozdu yani öyle böyle değil. inanılmaz bozdu. çok fazla bozdu yani. o kadar bozdu, önünü alamadık öyle kötü bozdu yani. bozdu, bozdu, bozdu, bir yerden sonra bozmaz diye bekledik, daha da bozdu. artık bozmasın dedik, iyice bozdu. artık inanamadık, bozdu, bozdu gitti yani. "daha nasıl bozulur ya?" dedim, bu kadar daha fazla bozulmaz herhalde dedim ben. ben bi yerde duracak bunun bozulması diye bekledim ama gene bozdu.

5 Mart 2011 Cumartesi

Polonyalı Güvercin vs. Türk Güvercin

Dostlarım, bugunkü yazımda başıma gelen ibretlik bir olaydan bahsetmek istiyorum.

Martıydı, güvercindi bu tarz uçan canlıları severim. Konak-Karşıyaka vapuruna binmeden sırf martı doyurayım diye öğrenci halimle alırım gevreğimi, beslerim garibanları. Türk güvercinin kendine özgü, nacizane bir tavrı var. Her şeyden önce asiller. seni vapurda gevrek fırlatma hazırlığında görseler bile gelmezler yanına, senin çağırmanı beklerler. delikanlıdırlar. havada küçük bir parça gevreğini kaptı mı sırasını salar ve diğer arkadaşlarının almasına izin verir.

Gel gör ki, Polonya'da eski komünist rejimin de etkisiyle güvercini biraz farklı. türk güvercinine göre çok daha yapılılar. belki de iki katı boyutta. şişman olmalarının sebebi arsız olmaları. krakow'da güvercine gevrek atarken, ağzındakini bitirmeden diğer küçük parçayı almaya gelen şerefsizler var.

2010 yılnın eylül ayında krakow'da kaldığım yurtta buzdolabı olmamasından dolayı pencere önüne koydğum peynirlerin bir takım güvercinler tarafından çalınmasını münferit olaydır dedim geçtim. her ne kadar sinirlensem de güvercinlere olan sevgim değişmedi. sonra 2010 yılının ekim ayında bialystok'a gelince buzdolabı olan bir yurda geçmenin verdiği rahatlıkla güvercinlerle olan mesele bir müddet gündeme gelmedi. ta ki 2011 yılının mart ayında buzdolabı olmayan yeni bir yurda geçene kadar...

lan şerefsizler...torbanın içinde pencere önüne koyduğum margarine ortak olduğunuz, bölük pörçük ettiniz sesim çıkmadı. yine peynirlerimi çalma girişiminde bulundunuz sabrettim. be orospu çocukları, torbanın içindeki meyrveli yoğurtlarımı aşağıya düşürüp hunharca yemek nedir? hiç mi yüreğiniz sızlamadı. ibneler sizi.

Türk güvercinin tavrına hayran olayım.

3 Mart 2011 Perşembe

''WSAP jest super'' (!)

Wysza Szkola Administracji Publicjnez: Polonya’nın Bialystok şehrinde ekim ayından beri öğrenim gördüğüm üniversite. WSAP, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler gibi bölümleri bünyesinde barındıran ve tek fakülteden oluşan bir vakıf üniversitesi. Yaklaşık 3000 adet öğrencisi var. Başlıkta kullandığım cümle için kendilerine seçtikleri reklam sloganları. Az çok tahmin ettiğiniz üzere anlamı ‘’WSAP süper’’. koskoca eğitim kurumunun narsist cümlelerle kendini pazarlama çabası biraz garip.

Her ne kadar gelişmekte olan, iyi niyetli bir üniversite olsa da, WSAP, erasmus yapmak için ideal seçim değil. Her şeyden önce burada erasmus atmosferini yaşamak çok zor zira yaptıkları anlaşma gereği güz döneminde sadece 13 erasmus öğrencisine ev sahipliği yapıyorlar. Ege Üniversitesinden 8 uluslararası ilişkiler bölümü öğrencisi, Adnan Menderes Üniversitesinden 3 kamu yönetimi öğrencisi ve Litvanya’dan 2 öğrenci. Yani toplamda 11 türk ve 2 litvanyalı. 2. dönem ise ilk dönemden ben ve Nebi erasmusumuzu 2. döneme de uzattık. Bizim haricmizde Macaristan'dan Bulgaristan'dan ve Ege'den birer adet daha erasmus öğrencisi geldi. Şuan 5 kişiyiz ve bazı dersleri sadace 2 kişi alıyoruz. Erasmus ile ingilizce geliştirmek adına doğru bir tercih değil burası, zira yine dersleri türklerle beraber alıyorsunuz. Hocalar anlayışlı ve yardımsever, dersler konusunda öğrencilere ellerinden geldiğince iyi niyetli davranıyorlar. Ders seçimi konusunda şöyle bir sıkıntı var. Buradaki dersler ingilizce olduğundan her birinin ECTS kredisi 2 ile çarpılmış durumda. Yani derslerin kredisi normalden bir hayli yüksek. Learning agreement oluştururken sizden toplamda 24-30 kredilik dersler seçmeniz bekleniyor ve burada krediler yüksek olduğu için maksimum 3-4 adet ders seçebiliyorsunuz. Örneğin ben ikinci dönem itibariyle sadace 3 ders alıyorum ancak bu durumunun türkiye’deki derslerle eşleşme konusunda sıkıntı yaratmaması adına şöyle bir sistem var. Buradaki aldığınız 1 dersi türkiye’de 2 derse karşılık getirmek. Örneğin bu dönem aldığım ‘’international public law’’ dersi türkiye’de ‘’devletler genel hukuku’’ ve ‘’Devletler özel hukuku’’ derslerine karşılık gelecek. Öğrencinin mağdur olmaması adına güzel bir sistem ancak aldığınız ders sayısı az olduğu için haftanın sadece 2-3 günü okula gitmek gereğinden fazla boş zaman yaratıyor. Bu biraz can sıkabilir. Boş zamanlarınızı okulun ücretsiz spor salonunda, yüzme havuzunda ya da kütüphanesinde geçirebilirsiniz.

Her ne kadar, bu okulda dersler açısında geçme sıkıntısı olmasa da diğer ülkelerden gelen erasmus öğrencilerinin az olması, erasmus açısından WSAP’ı cazip kılmıyor.Tercih size kalmış.

''WSAP jest super (!)''

-Adam haklı beyler.

2 Mart 2011 Çarşamba

Bialystok

Mart ayının gelmesiyle bloga tekrar yazmam arasında mantıklı bir korelasyon bulmaya çalışan tipler varsa aranızda boşuna zahmet etmeyin. Keyfim ancak yerine geldi de yazıyorum. Kime ne?

Bugun bloguma agresif bir giriş yaparak başlamak istedim neden bilmiyorum. Naber? Mevsim değişti ben en son yazımı yazalı.cemre düştü mü? İlkbahar geldi lan. +3 dereceyi gördüm bugün bir mutlu oldum anlatamam. Hemen çektim t shirti sırtıma, attım kendimi sokağı, dötümün donmasıyla yurda koşmam bir oldu. Havalar soğuk hala, dikkat edin kendinize.

Nasıl keyifler? 2011-2012 Erasmus başvuru süreci dönemi geldi çattı bile, daha dün gibi hatırlıyorum geçen sene yaşadıklarımı, bir daha yazmayım burada şimdi daha önceki yazılarımda vardı oradan açın okuyun işte. Madem erasmus blogu yazarak bir nevi kamu hizmeti sağlıyorum, yaşadığım şehir hakkında bilgi verip tercih dönemi öncesi Bialystok’u yazmayı düşünen erasmus adaylarına ışık tutmak lazım gelir. Didaktik Abbas Güçlü havalarına bakar mısın?!

Bialystok, Polonya’nın kuzeydoğusunda yer alan 300000 nufuslu kendi halinde, orta halli, kasvetli bir şehir. Varşova’dan 180 km, işin ilginç tarafı belarus sınırından ise yaklaşık 50 km mesafe uzaklıkta. Polonya kısmından dışlanmışlık söz konusu. Trenle başkente ulaşmak 2 buçuk saat sürüyor. Kışı alabildiğine soğuk.. -24 C görmüşlüğüm var gözlerimle. Yazını ise henüz görmediğimden bir şey söyleyemiyorum. Dersimiz coğrafya değil zaten, kışları çok soğuk olduğunu bilin yeter. Şunu da belirtmek de fayda var, akdeniz iklimi çocuğuysan polonya’da sana her şehir soğuk.

Krakow, Poznan, Varşova, Wroclaw, Gdansk gibi Polonya şehirlerini gördükten sonra bialystok hakkında olumlu şeyler söylemek gerçekten zor. Görülmeye değer yer sayısı bir hayli az. 2. Dünya savaşı sırasında ruslar tarafından bir hayli tahrip edildiği için polonya’da alışık olduğumuz mimariden farklı. İnsanları bile diğer şehirdekilere kıyasla daha içine kapanık, yabancıya karşı anlayışsız, yer yer ırkçı, bazen de meymenetsiz. Bunun nedeni ise yabancılara alışık olmamaları. Zira diğer şehirlere kıyasla bialystok’a daha az erasmus öğrencisi geliyor, turistik bir şehir olmadığını da göz önünde bulundurursak, yerel halkın bu tutumunu yadırgamamak lazım.

Bialystok’a türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden çok sayıda Türk öğrenci geliyor. ''Yurtdışında kendimi yalnız hissetmekten korkuyorum :/ '' vay efendim ''ben yeterince iyi ingilize konuşamıyorum yabancılarla anlaşamam :( '' diyenler için ideal bir şehir. Tüklerin dışında en çok gelen milletler ise İspanyollar ve Portekizliler. Özellikle İspanyollar her yerde. Bialystok Technical University şehirdeki en büyük üniversite, İstanbul’un Boğaziçi’si gibi. Üniversite sınavına girmeden önce ''ya teknik üniversite ya haftaiçi'' diye kendilerini motive etmeye çalışıyorlar öğrenciler. Teknik üniversite şehirdeki en büyük üniversite olduğundan en çok erasmus öğrencisi de bu üniversiteye geliyor tabi. Üniversitenin kendine ait 4 adet 10 katlı yurt binası var. Erasmus öğrencileri Beta adlı yurtta kalıyor. Türkler, ispanyollar ve portekizliler ağırlıkta. Yurt kiraları 350-450 ziloti arasında değişiyor.

Şehirde sadace 1 adet mcdonalds bulunuyor. Burger king ise hiç yok ): steakhouse burger gözümde tütüyor. Fast food severler kendilerini KFC ile avutmak zorunda. Tavuk kanadı yemek de nereye kadar. Birkaç adet büyük AVM dışında biedronka, lewiatan gibi küçük çaplı süpermarketler de var. Biedronka Türkiye’deki BİM gibi.

Gece hayatı hareketli. Prognozy, M7, Rococo şehrin en gözde mekanları. Giriş, Cumartesi günleri 15, Cuma 10 Perşembe ise 5 ziloti. Ücretlendirme mekana göre değişiyor tabi. Alkol ise ucuz. Bira 6 ziloti, vodka-meyve suyu 12 ziloti.

Şehrin en büyük artısı ekonomik anlamda yaşanabilir bir yer olması. Krakow, Varşova gibi diğer büyük şehirlere kıyasla hayat daha ucuz. Marketlerde bira 2.5, otobüs bileti 1 ziloti vs. Eğer ''valla aga ben kendi yemeğimi kendim pişirirm, gece hayatına da fazla düşkünlüğüm yok club neyin bilmem, e buraya okumaya geldik, başka şehir gezmeye değil !!!1!!1bir !!'' de diyorsanız, burada sizin aylık ortalama gideriniz 1000-1200 ziloti civarında olur. Ama Polonya’ya kadar gelmişken Krakow ve Gdansk görmemek olmaz. Mutlaka gidin. Krakowa giderseniz dragona benden selam söyleyin.

Her ne kadar büyükşehirde yaşayanların ilk geldiklerinde alışmakta zorluk çekebilecekleri bir şehir olsa da, polonya şartlarında yaşanabilir bir yer nihayetinde. Bir alex değil tabi. Ancak kişisel önerim eğer illa ki polonya’da erasmus yapmak istiyorsanız ve seçme şansınız varsa; tercihiniz, öncelik sırasına göre,

1-Krakow
2-Wroclaw
3-Varşova
4-Lodz
5-Poznan
6-Gdansk

ve Bialystok

şeklinde olsun. Gdansk çok güzel yer ama çok uzak. Polonya’nın en kuzeyinde kaldığında seyahat etmek zor. Krakow-gdansk arası trenle 12 saat. Gerisini sen düşün.